Kategoriler
Pek Çok Okulun Öğretmediği Şey
Apple reklamlarını herkes bilir. Hele ki o meşhur 1984 reklamı… Ancak bundan sonra 1985 yılında yayınlanan bir reklam daha var ki olumsuz tepkilere neden olmuştu. Lemmings isimli bu reklam aşağıda, 1984 reklamından sonra izlenebilir.
Apple 1984 reklamı
Güncelleme: Video kullanım dığı kalmış.
Apple Lemmings reklamı
Apple reklamları son yıllarda da adından oldukça söz ettirdi. Eğer daha fazla Apple reklamı izlemek isterseniz gitmeniz gereken sayfalar şöyle:
Evet başlığı yanlış okumadınız. Alüminyumdan yapılma ve katlanabilir bu standı sürekli yanınızda taşımak isteyeceksiniz. İşte tanıtım videosu:
80 dolarlık ürünün detayları ve yurtdışından ürün alabilme şansına sahip olanlar için web adresi: www.aviiq.com
Kahveye olan düşkünlüğümü ve sevgimi beni tanıyanlar bilir. Şeker ve süt (krema) sevmememden dolayı seçeneklerim yok denecek kadar az. Filtre kahve ya da espresso arasında gidip gelirim. Ofiste ise malum Nescafe…
Nispeten evde daha rahatım çünkü filtre kahve için bir makinem var.
Uzun zamandır da bir espresso makinesi almayı düşünüyordum. Ancak bir türlü marka, model seçemediğim için sonuca bağlayamıyordum durumu… Filtre kahve de yapan ve sütü köpürten buhar çıkışı olanları mı tercih etmeliyim yoksa tek espresso makinesi yeterli miydi? Bir türlü karar veremiyordum. Araştırma yaparken de Nespresso diye bir şey olduğunu keşfettim. Bu cihazın espresso makinesinden farkı, kahve olarak kendisine ait, kapsül adı verilen hazır potları kullanmanız.
Standart bir espresso makinesinde (Starbucks’dakiler de buna dahil) kahveyi bir süzgeçe benzeyen pot ismi verilen bir kaba koyar, kahveyi orada sıkıştırır ve makineye takarak espresso yaparsınız. Nespresso’da ise olay biraz daha farklı. Kullanılan pot’lar kapsül ismi verilen alüminyum kaplarda yer alıyor. Tek kullanımlık bu kapsülleri espresso hazırlamadan önce kendi makinesinde ilgili yere yerleştirip cihazı çalıştırıyorsunuz. 10-20 saniye içerisinde muhteşem kokuya, görüntüye, köpüğe ve tada sahip espresso’nuz hazır. Farklı renklere sahip bu kapsüllerin her biri farklı özelliklere ve tat yoğunluğuna sahip.
Nespresso’yu tercih etmemdeki amaç, her yeni bir fincan expresso’da aynı lezzeti elde edecek olmamdı. Tabii bir de işin temizlik kısmı var ki o da ayrı bir durum. Standart espresso makinelerinde kullanacağınız kahveyi 100-200 gramlık paketlerde alacağınız için bekledikçe haliyle bir bayatlama söz konusu olacaktır. Ancak Nespresso’daki kapsüllerin ağzı hava almayacak şekilde kapalı olduğu için her fincan aynı lezzet garantisini sunuyorlar.
Aşağıdaki video Nespresso makinesinin nasıl çalıştığını göstermede oldukça yardımcı olacaktır.
Türkiye’de kapsüllerin tanesi ortamala 1 TL civarında ve 10’lu paketler halinde satılıyor. Ancak daha önce kullanılan kapsülleri aşağıdaki videoda gösterildiği gibi yeniden kullanmak mümkün. Bu işi denedim ve orijinal kapsül kadar olmasa da idare eder. Elde kalan espresso paketini tüketmek için oldukça güzel bir yöntem. İşin taktiği ise kapsülü yeniden doldururken kahveyi biraz sıkıştırmakta…
İşte benim aldığım makine.. Şimdilik mutfak tezgahının ortasında… 🙂
Not: Makineyi MediaMarkt‘tan aldım. Model, Nespresso Essenza C90. Liste fiyatı ile MediaMarkt arasında 100 TL’ye yakın bir fark vardı. Alacaklara MediaMarkt’a bir uğrasınlar derim.
Detaylar ve ne yapılması gerektiği hakkında bilgiler aşağıdaki adreste…
http://www.jnbn.net/inceleme-anlatim/hosts-dosyasi-opendns-nedir-youtube-nasil-erisilir-139.html
Hatırlarsınız, bir dönem MSN furyası yaşanmıştı. Kartvizitlere kadar giren bu servis halen oldukça popüler… Ancak bundan sıkılan ya da değişiklik isteyen insanlar -bunda medyanın da etkisi var- Facebook’a yöneldi. Başta, arkadaşlarımı buluyorum, onlarla eski günleri yad ediyorum diyenler birer birer hesaplarına girmemeye, bu servisi kullanmamaya başladı. Facebook’un şu anda video ve resim paylaşım ortamına dönüşmesi de çabası…
Sürekli yenilik arayan insanoğlunun yeni hedefi ise Twitter. Biz de bu ayki kapağımızı bu konuya ayırdık ve tam anlamıyla bir Twitter rehberini sizlere hazırladık. Twitter, Facebook’taki ya da MSN’deki durum bildiren mesajlara benzetilebilir. Ancak bunun bir sınırı var. 140 karaktere kadar yazmak istediğiniz, paylaşmak istediğiniz, o anki ruh halinizle ilgili yani aklınıza ne geliyorsa “şu anda ne yapıyorsun?” sorusuna cevap veriyor ve sizi takip eden insanlarla bu mesajınızı paylaşıyorsunuz. İnsanlar sizi takip ettiği gibi siz de çeşitli insanları takip edebilirsiniz. Kimler yok ki Twitter dünyasında… Barack Obama, Shaquille O’Neil, Sertab Erener… Gün geçtikte ünlülerin sayısında da artış olduğunu yeri gelmişken belirtelim.
Fenomen olmaya aday bu servis, mesajlaşlamadan, haberleşmeden duramayan, birbirlerinin o anda neler yaptığını merak eden insanların kullanmasında fayda gördüğüm bir site. Bu internet servisi ile ilgili merak edilen herşeyi ilerleyen sayfalardaki kapak konumuz içerisinde bulabilirsiniz. Kim bilir belki de artık kartvizitlere MSN adresi ve Skype adresi yanına Twitter hesabının adresi de yazılır.
PC World dergisi Mayıs 2009 sayısı Editörden yazısıdır.
WordPress’in eski sürümlerinde dahili bir resim galeri özelliği yoktu. Son birkaç sürümle birlikte bu özellik geldi. Bence çok işlevsel değil. fadonet.net… adresinde nasıl kullanılacağı açıklanmış.
Ancak NextGen Gallery isimli galeri uygulaması WordPress eklentileri arasında üst sıralarda yer aldı. Kolaylığı sayesinde birçok blog yazarı tarafından tercih ediliyor.
Ancak bugn karşıma çıkan picturesurf isimli galeri biraz daha ilginç. Kullanımı daha kolay ve resim yükleme süreleri dışında 7 saniye gibi bir sürede kendi galerinizi oluşturabiliyorsunuz. PictureSurf’ün WordPress sayfasından detaylı bilgileri bulabilirsiniz. Aşağıda da eklentinin video demosu yer alıyor.
Bilgisayar bilgisi biraz fazla olan kişilere, eş-dost arasında farklı görevler yüklenmiştir. Eş-dostun bilgisayarlarında bir arıza vuku bulduğu zaman bilgisayarı nereden almış olurlarsa olsunlar, almalarına kim yardımcı olmuş olursa olsun farketmez, sanki teknik destek elemanıymışsınız gibi aranan hep siz olursunuz. Ofis ahalisinin çoğunun bilgisayar bilgisi orta seviyenin üzerinde… Arkadaşlara yakın zamanlarda başıma gelen bu türlü bir eş-dosta teknik destek hadisesini anlatırken bir baktım ki yalnız değilmişim.
Levent inceleme ürünlerini yazmadan önce belli bir süre vakit geçirir ve ürünü kullanır. Genelde de teste gelen bir projektörü kullanmak için ofiste olur olmadık videolar izlemek, dikkatleri üzerine toplamak yerine evine götürüp orada birşeyler izlemeyi tercih ediyor. Geçen aylarda da başından şöyle bir hadise geçmiş: İşlerden sebep favori dizisi Supernaturel’ın son 3 bölümünü izleyemeyince ve incelenecek bir projektör olunca bu iki “eğlenceyi” bir araya getirmek Levent için farz olmuştu. Tezgahı kurmuş, mısırlar patlamış, kolalar soğutulmuş tam dizi keyfine başlamışken kapının çalması bir çuval incirin berbat olmasına yetmişti. Gelen alt komşusuymuş ve kızlarının bilgisayarına aniden birşey olmuş ve çalışmıyormuş. Dizi keyfi sona ermiş, bütün bir gece birilerine, neden ve nasıllardan oluşan cümlelerle dert anlatmakla geçirmişti.
Aslında hepimiz birçok kişiye bu şekilde yardımlarda bulunmuşuz. Yazı işleri toplantısına geç gelen Atalay’ın, geç gelme sebebi de bir müteahhit tanıdıklarının yazıhanesine uğrayıp muhasebe programını çalıştırmak için uğraşması; “bu ayki sayıda neden böyle bir konuya yer vermiyoruz?” sorusunu aklımıza getirdi. Bu tür destek verme ve yardımlaşma konularından en çok ağzı yanan Gökhan, bu konuyu bir güzel araştırdı. Konuyla ilgili olarak da bol bol bizlerle sohbet etti ve bu konuyu daha da şekillendirdi. Ortaya da ilerleyen sayfalarda okuyacağınız “No Problem” konusu çıkıverdi. Eğer siz de işlerinizin arasında akrabalarınıza bu tür destekler vermek zorunda kalıyorsanız bu sayımızdan elinizin altında 3-5 adet bulundurmanızı tavsiye ederim. Giderken yanınızda götürün ve dergiyi orada unutmuş numarası yapın. Emin olun ki bir daha sizi aramayacaklardır.
Teknik destek konusu ne zaman açılsa aklıma gelen bir hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim: Yurt dışında yaşayan bir tanıdığım, bilgisayarı arızalanınca tamir etmesi için bir teknik servis elemanını evine çağırmış. Sorununu anlatmış ve eleman tamam başlayalım demiş. Arkasından da; “ben bilgisayarınızı tamir ederken siz izleyecek misiniz?” diye sormuş. Bu sorma sebebi ise; eğer bilgisayarı yapılırken siz izlerseniz 50 dolar bir ücret alıyorlarmış. Eğer izlemeseniz 30 dolara fitlermiş. İşi öğrenmeyin diye şark kurnazlığı…
Not: PC World dergisi Kasım 2008 sayısı Editörden yazısıdır.
Ses ya da video dosyaları birbirleri arasında dönüştürmek sürekli bir işkencedir. İşiniz güzel yapan programlar ücretli oluyorlar. Ücretsiz olanlarda ise format beğenmeme durumu söz konusu olabiliyor.
Ancak Format Factory isimli yazılım dosya dönüştürme işini oldukça başarılı bir şekilde hallediyor. Ücretsiz olması da cabası.
http://formatoz.com/ adresinden yazılım hakkında detaylı bilgi alabilir ve programı bilgisayarınıza yükleyebilirsiniz.