PC kullanmak ayrı bir sanat. Hele ki bir PC’de oyun oynamak ayrı bir olaydır. Asıl amaçları oyun oynamak olmadığından, her işi görsün mantığı ile satın alındığı için, PC’lerde oyun oynamak bazen tam bir işkence haline gelebilir. Oyun aşkıyla yanıp tutuşan tipik bir PC kullanıcısının durumunu adım adım özetleyelim: Bir oyunu beğenir, gider alırsınız. Heyecanla eve gelir, oyunu yüklemek için bilgisayarı açarsınız ve heyecan son noktadayken oyunu bilgisayara yüklersiniz. İşte o sihirli çift tıklama anı geldi. Oyunu çalıştırdığınızda ise karşınızda bir uyarı. Falan filan yetmediğinden oyun çalışmıyor. Önce bir kafayı duvarlara vurma isteği gelir insanın aklına. Ancak kafa duvara vurmadan da çalıştığı için akla plan B gelir: kesin oyun eksik yüklendi. Oyunu bilgisayardan kalıdırıp yeniden yükleyeyim. Bilgisayar sütten çıkmış ak kaşık ya. Hiç suçu yok. Her şeyi, yapmalı çünkü satın alınırken öyle dendi. Oyunun uninstall sonrası yeniden yükleme girişimleri ve yine aynı hazin son. Sonuç yeterli gelmeyen bilgisayar kapasitesi, grafik kartı gibi paraya ihtiyaç duyan donanım ürünlerini satın alma ihtiyaçlarının doğması.
Etiket: dergi
Oyun oynamanın dayanılmaz hafifliği
Elinizde tuttuğunuz bu dergi yayına hazırlanırken, yani geçtiğimiz ay dergi ofiste benim gibi birçok bilgisayar kullanıcısının rüyaları süsleyen bir duruma şahit olmakla kalmadım, olayı doğrudan yaşadım.
Hangi işletim sistemini, hangi bilgisayarı, hangi modeli kullanırsa kullansın; bir bilgisayar kullanıcısının en büyük arzusu bilgisayarında oyun oynamaktır. Ama bazı bilgisayar kullanıcıları vardır ki bilgisayarlarında istedikleri oyunları oynayamazlar. Farklı model ve tipteki bilgisayarın, kullanım yaygınlığına bağlı olarak oyun yapımcısı firmalar bu sistemlere destek vermez duruma gelirler. Haliyle bu sisteme sahip olan bilgisayar kullanıcıları da yeni oyunlardan mahkum olurlar.
Asıl ben şikayetçiyim
Her gün binlerce e-postayla boğuşmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor benim için. Bu gelen e-postalar arasından bana gerekli olan basın bültenleri, okuyucu e-postaları ve benzerlerini seçip çıkarmak için oldukça fazla vakit harcadığımı söyleyebilirim. Gelen postalar arasında spam olarak gelenleri hiç üşenmeden Outlook’umda “Spam” olarak işaretliyorum. Bu durumdan çok da memnun olduğumu söyleyemem ama nedense bu durumun yüzde yüz bir çözümü yok. Birileri bu spam postaları yok etmek için canla başla çalışıyorsa, bir başka grup da bu tür programlara yakalanmadan nasıl spam posta gönderileceği üzerinde çalışmalar yapıyor.
“Onlar” bize emanet
Geçen ay, oyun sektörü ve dergimiz açısından oldukça hareketli günler geçirdi. Dergimiz ile ilgili olan olayların birçoğu zaten hemen hemen her ay yaşadığımız badireler. Dergiyi yayına yetiştirme “oyunu” sırasında yaşadıklarımız adeta birer gerçek gibi. Off… bu kadar çok oyun oynayınca yaptığım her hareketin, yaşadığım her olayın oyun olduğunu sanıyorum. Anlaşılan benim tatilim geldi yine. Ama ne yazıkki tatilde dinlenmek için yaptığım bir numaralı atraksiyon, yine oyun. Ama bu sefer anladım tatil de bir oyunmuş. Ya da ben öyle sanıyorum.
Sert bir kahve beni kendime getirir her zaman. Yaşadığım ve dergiyi yayına hazırlama aşamasında yaşananlar maalesef oyun değilmiş. Hepsi birer gerçekmiş. Çok geçmeden farkına vardım da madara olmadan kurtardım paçayı. Yok yok, GamePro çalışanlarına madara olmaktan bahsetmiyorum. Bizim, hepimizin deli olduğu konusunda herkes hem fikir zaten. Bu duruma hem fikir hem de komşu olanlar ise kardeş dergilerimizin editör ve yazar kadroları. Bizim uçuk, aklı bir karış havada, sabahtan akşama kadar onlara göre oyun oynadığımızı (ama bize sorarsanız iş yaptığımızı bir türlü onlara anlatamıyoruz) zannedip duruyorlar.
Unutulan eski alışkanlıklar!
İnsanoğlu nankördür! İlgi alanı ile ilgili yeni bir şey gördüğünde ya da onunla ilgili bir şeye sahip olduğunda, eskisini çok çabuk bir şekilde unutur. Hatta tabiri caizse bir daha yüzüne bile bakmaz. Özellikle teknoloji; insana, eski alışkanlıklarını çok çabuk unutturuyor.
Örnek mi; hemen vereyim: cep telefonunu düşünün. Hayatımıza gireli 10 yıl kadar oldu ya da olmadı. Şimdi neredeyse kundaktaki bebeğin bile bir cep telefonu var. İnsanlar birbirleriyle iletişime geçmek istediklerinde ev telefonlarını aramaz oldular. Cep telefonunu kullanarak direkt ilgili kişi aranır oldu.
2007 çok keyifli olacak!
Başlığa bakıpta editörün uçmuş olduğunu sanmayın sakın. Biliyorum 2006 yılına gireli henüz birkaç ay oldu ama önümüzdeki yıllarla ilgili planlar çoktan yapılmaya başlandı. Sonuçta 2006 yılı ile ilgili planlar da daha önceki yıllarda yapılmıştı.
2007 yılının güzel geçmesini sağlayacak olan ve beni sevindiren olay; okul yaşantımın ilk yıllarında hatta okul öncesi dönemlerde beni ve benim yaşındakileri TV başına kenetleyen şey tabii ki diziler değildi. Çizgi film ya da çizgi diziler o zaman oldukça popülerdi. Biz onları izlerdik ve kafamızda, aklımızda, oyunlarımızda hep onlar vardı.
Arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde bu çizgi filmin kahramanlarını aramızda paylaşır, herkes kendine yakın bulduğu karakter olmak isterdi. Popüler ya da en yetenekli kahramanın adayı ise tahmin edileceği gibi hep fazla olurdu. Ama orta yol bir şekilde sağlanırdı.
Online oyunlarda çılgınlık dizboyu
Gün geçtikçe gelişen teknoloji ile birlikte oyun sektöründe de hareketlilik yaşanıyor. Gelişen internet kullanım yaygınlığı ile birlikte oyun sektöründe de online olarak oynanabilen oyunlar yaygınlaşmaya başladı. Birçok oyun, çok oyunculu oynanabilmesi için internet üzerinden oynanma imkanı sunuyor. Tabii bu oyunları oynayabilmek için o oyuna da sahip olmak gerekiyor.
Bir de ‘online oyun’ olarak adlandırılan ve web tabanlı oynanan oyunlar var. Son günlerde oldukça popülerleşen www.ogame.com.tr sitesine Türk oyun severler de oldukça ilgi göstermeye başladı ve oyuncu sayısı hızla bir artış gösteriyor. Oyunu oynayabilmek için sadece bir web tarayıcınız olması ve biraz internet kullanmasını biliyor olmanız yeterli. Bundan sonrasını oyunun kuralları belirliyor. Ogame oyunundan kısaca bahsetmek gerekirse; oyun bir uzay strateji oyunu. Amacınız; çeşitli stratejiler belirleyerek kendi gezegeninizi daha da büyütmek ve çeşitli saldırılara karşı savunmak. Tabii belli bir büyüme elde edince ve kendinizi hazır hissedince siz de saldırıya geçebilirsiniz.
Bilgisayarla eğitim olur mu?
Bilgisayar işlerinden az da olsa anlıyorsanız etrafınızdaki komşu, arkadaş çevresi yeni bir bilgisayar almak istediğinde size mutlaka danışmışlardır: “Bizim oğlan artık 5’e geçti, bir bilgisayar şart oldu. Ne alalım abisi?” Böyle bir durumda siz de karşı soruyla, cevaplar vermeye çalışırsınız. Genellikle ilk sorulan soru da “bu bilgisayarla ne yapmak istiyorsun?” olur. Alıcı başlar saymaya ve araya “derste çalışacak abisi” diye bir cümle kullanır ama nerede ders çalışmak.
Günler ilerledikçe bilgisayar sahibi arkadaşın çocuğu başını oyundan kaldırmıyor, bilgisayarda ders çalışmak dışında her şey yapılıyor. Genel olarak bu durum hemen hemen herkesin başına mutlaka gelmiştir. Bu durumun iki nedeni olabilir: Birincisi, bilgisayar satın alan kişi, bilgisayarla birlikte istedikleri türde yazılımların da beraber geldiğini zannederler. İkincisi, bu tür yazılımların var olduğundan haberleri bile yoktur.
Macromedia “8”ledi
3, 4, 5, MX, MX 2004 derken şimdi de tüm paketlerinin bir arada olduğu 8. sürümü lanse etti. Evet, Macromedia firmasından bahsediyorum. Ağustos ayı başında Studio serisinin 8. sürümünü duyurduğunu açıkladı. Daha önceki sürüm olan Studio MX 2004’ün yerine yıl isimlerinde vazgeçip kaldığı yerden 8. sürümü ile ürünlerinin yenilenmiş üst versiyonlarını duyurdu. Bu paket içerisinde Dreamweaver 8, Flash Professional 8, Fireworks 8, Contribute 3, FlashPaper 2 uygulamaları yer alıyor. Dreamweaver, Flash, Fireworks uygulamaları önceki sürümlerde birçok kez bir araya gelip çeşitli paketleri oluşturdular. Ancak bu sürümde yanlarına bir de Contribute ve FlashPaper uygulamaları dahil oldu.