Geçen ayın ilk haftasında yıllık iznimin bir kısmını kullandım. Bir haftalık tatil süresini eşimle birlikte çok uzaklarda geçirmek yerine ailemizin Çanakkale’deki yazlığındaydık. Günlerin dolu dolu geçmesi için arabayla 6 saat kadar süren yolculuk boyunca sürekli planlar yaptık. Günü tam anlamıyla yaşamak için erken kalkmak iyi bir fikirdi. Ancak uyku sonrası yatak keyfini de özlemiştik. En iyisi ortama uyum sağlamak için işi oluruna bırakmaktı.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi sıcaklardan kaçalım derken çok daha sıcak günler bize merhaba dedi. Deniz ya da havuz, sıcaklarda çok uygun olmayacağı için şehrin yakınındaki tarihi ve doğal güzellikleri görmek, verandadaki hamakta yatmaktan çok daha cazip geldi bize. Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine (www.bayramic.bel.tr) bağlı Evciler köyünün az ilerisinde bulunan Ayazma ismindeki mesire yerine gittik. Kazdağlarının yamacından hafif tırmanarak vardığımız yerde, ilk olarak oldukça yüksek ağaçlar gözümüze çarptı. Arabayı park ettiğimiz mesire yerinde gürül gürül akan su insanı kendinden geçiriyordu. Suyun sesini dinlemek ve açlığımızı bastırmak için mekanın popüler yemeği olan güveçte alabalık sipariş verdik (tereyağlı ve üstünde erimiş kaşar peyniri var). Siparişleri beklerken e-postalarımı kontrol edim dedim. O da ne… Cep telefonum hiçbir sinyali yakalayamıyor. Farklı noktalara geçtiğimde de durum değişmedi. Oranın yerlisine durumu sorduğumuzda ise elektriğin de olmadığını söylediler. Doğal güzelliğin bozulmaması adına elektrik yokmuş.
Bir an düşündüm… Elektriksiz bir yer… E-postalarımı kontrol etmesem ne olur diye düşündüm. Hiçbir şey olmazdı. Gelecek bir kötü bir haber ya da aksilik mesajı canımı sıkabilirdi. Etraftaki insanlara baktım. Elektriksiz nasıl yaşıyorlardı acaba? Akşamları gaz lambasıyla etrafı aydınlatıyorlar, yemek yapmak için ise odunla yanan fırınlar işlerini görüyordu.
Ertesi gün Bozcaada’ydık. Orada da çok güzel pansiyonlar var. Bazılarının en büyük özellikleri ise elektriksiz olmaları… Yıldız ve ay, geceyi gündüze çeviriyor, mum ışığında tüm pansiyonerlerle birlikte yemek yeniyordu.
İstanbul’a gelince biraz araştırdım ve elektriksiz, internetsiz birçok tatil yeri olduğunu keşfettim. Bence gerçek anlamda “kafa dinlemek” isteyenler için bu tür yerler çok daha eğlenceli… Yeme içme gibi temel gıdamız olan teknolojiden uzak olan yerler insanı çok daha dinlenmiş bir hale getireceğini bir kez daha anladım.
Tatil için ille de desibellerce müzik yayını, lazer şovları, aşırı gürültülü mekanlar ve kablosuz internetli otel odaları gerekmiyormuş. Bunların hiçbirisi olmadan da insanın tatil yapabileceğini anladım.