Oyun dergisinde çalışmanın birçok artısı vardır. Eksisi de vardır ama artılar çok daha fazla ve ben, özellikle bununla ilgileniyorum. Birçok okurumuz ya da eş dost bize; “oyun oynayarak para kazanıyorsunuz” diyorlar. Editör arkadaşlarım bu durumu önceki yazılarında, ofisteki diğer dergilerdeki çalışma arkadaşlarımızın nasıl gözlerle baktığını anlatmışlardı. Genel olarak yapılan iş oyun oynamak olabilir ama bu işin de sıkıntıları yok değil. Sonuçta yaptığımız iş yayıncılık yani dergi hazırlamak olduğu için bazı kurallara uymak zorundayız. Bu durum yapılan işin “profesyonellik” kısmı. Bir de eğlence kısmı var ki sormayın.
Bir kere yaptığımız iş oldukça eğlenceli. Ekip içerisinde neşeli insanlar olduğundan “çıban” gibi duran kimse yok. Herkes işini iyi biliyor ve sizlere en iyi dergiyi hazırlamak için gerekirse sabahlara kadar oyun oynuyor (yanlış anlaşılmasın; işimiz oyun ya, o bakımdan). Tüm bunlardan sonra matbaadan gelen ilk dergiler ofis içerisinde kapış kapış gidiyor. Basılmış olan bu yeni sayı insanı çocuğu olmuş kadar sevindiriyor. İşte bütün herşey bu aşamadan sonra başlıyor.
Şenlik Başlasın
Dergi çalışmaları bittikten ve baskı aşaması sonra erdikten sonra bir sonraki için çalışmalara başlamadan önce, çok fazla yoğun geçmeyen birkaç günümüz oluyor. Bu günlerde özel işlerimizi ya da gecelemişsek izinlerimizi kullanmamız gerekiyor. Ancak bu free zamanda kimse izin kullanmak istemiyor. Çünkü ofis genelinde yapılacak olan geleneksel multiplayer oyun turnuvasında herkes bir derece kapmak ve namını yükseltmek istiyor. Büyük küçük, yönetici stajer farkı olmaksızın herkes büyük gün için kampa giriyor. Oyuncu mouse’ları evden getiriliyor, yiyecek ve içecek stokları yapılıyor, eve geç gidilmesine karşın eşlere ve anneye haberler veriliyor ve show başlıyor.
Aramızda çürük elmalar yok mu? Tabii ki de var. Network üzerinde Counter (evet, biz de Counter oynuyoruz) ya da benzeri bir oyunu oynarken bu oyuna yeteneği olmadığından bozuntuya vermedi için PES ya da Quake gibi oyunlarda kapışmak isteyenler de çıkıyor. Bu arkadaşlarımızı da aramıza almak istiyoruz ama oyundaki yeteneklerini (ya da yeteneksizliklerini) görünce averaj adamı oluveriyorlar biranda.
Ofis Dışına Açılmak İstiyoruz
Biz iddialıyız. Ekipte oldukça iyi sniper’lar ya da dağa, tepeye çok iyi sotelenenler var. (Bunlardan birisi de bir yöneticimiz ama ismini burada vererek kendisini reklam etmek istemiyorum, o kendini biliyor. Bir keresinde inat etmiştim ve sadece onun üzerine oynamıştım. Sonuç mu, delikanlı gibi bıçaklayarak öldürdüm.) Bu ekiple birlikte diğer gruplarla kapışabiliriz. Hatta CeBIT fuarında bir firmanın davetlisi olarak gelen dünyaca ünlü bayan oyuncularla kapışanlar, hezimete uğramışlar diye internet sitelerinde birçok habere rastladık. Ancak amatörleri koymuşlar karşılarına kızlar da bunlarla eğlenmişler.
“Frag Dolls” ismini, oyuncuların çoğu duymuştur. Amerikan vatandaşı olan 7 kız, oyun dünyasında, sanki çete kurmuşlar, önlerine gelenleri deviriyorlar. Bunlardan ikisi CeBIT fuarında oyun oynadılar ve rakip tanımamışlar. Çıkan haberler bu şekilde. Hatta video sitelerinde bu kızlardan birisinin bıçakla dört kişiye nasıl daldığını gösteren videolar var. Utandık tabii. Ancak biz biliyoruz ki bizlerde de yetenekli çocuklar var. Kızları da madara edenler aradan çıktı. Görenlerin duyanların yalancısı olduk. Biz mi neden oynamadak peki? Çok sıra vardı ve bekleyemedik. (malum dergi görevlerinden dolayı. Kıvırmıyorum gerçek bu.)
Son olarak; ofis içerisinde de çok sıkı oyuncu arkadaşlar var. Bu arkadaşlardan kendi yaşamlarını da oyun olarak görenler var. NFS oynadıktan sonra araba kullanan, COD oynadıktan sonra ofiste tuvalete bile giderken duvara yakın yürüyerek gidenler… Neler, neler… Bir de Sims oynarken karakterlerine de oruç tutturanlar var ki evlere şenlik. Sahurda açıyor oyunu ve elemanlara yemek veriyor. Sonra iftara kadar bir daha yemek yok. İlginç bir durum…