Gecenin ilerleyen vakitleri…
Ay tam tepede yusyuvarlak bir hal almışken, karanlık sokakların aydınlattığı yolda yalnız başına yürüyordu. Etrafından duyabildiği tek ses, hızlıca alıp verdiği nefesiydi. Kalp atışlarının sesi, hızlı yürümesi ile meydana gelen ayak seslerinden çok daha hızlıydı.
Yaşadığı eve giderken, çalışmayan sokak lambasının olduğu elektrik direğine yaslandı. Arkasına bakmadan peşinden birisinin gelip gelmediğini kontrol etti. Burada biraz durup, iki soluklandıktan sonra yoluna hızla devam etti. Her zaman geçtiği bu yollardan sanki ilk defa geçiyor gibiydi.
Gözleri kan çanağı bir hal almıştı. Tüm gün çalışmaktan neredeyse bayılacak kadar yorgunluğu olduğundan dolayı evine giden bu yol bir türlü bitmek bilmiyordu.
Adım, adım ve bir adım daha…
Her adım sanki saatler sürüyordu ve her sokak köşesinde ise karşısına birisi çıkacakmış gibi ve üzerine birisi atlayacakmış gibi bir his vardı içerisinde…
Böyle bir şey olmayacağını o da biliyordu. Çünkü mantık çerçevesinde yaşayan bir insandı ve mantığı ne derse doğru olan oydu. Neden düz yolda ilerlerken birisi karşısına çıksın ki? Ya da neden üzerine atlasın. Böyle bir şey ancak… evet böyle bir şey ancak filmlerde olurdu ve şu anda bir film sahnesinde değildi. Gerçeklerde geziniyordu. Ay ışığının vurduğu ne karanlık ne de aydınlık bir cadde. Aslında burası bir cadde de değildi. Sokak da denemez. Burası ne o zaman?
Bitmek bilmeyen yol, sanki bütün gece sürmüştü. Ve nihayet varmak istediği yere varabilmişti. Ancak o anda hiç beklemediği bir olayla karşılaştı. Aslında korkmazdı bu tür olaylardan bir türlü ama nedense o anda boş bulunmuştu. Çöp tenekesinden fırlayan gecenin en karanlık rengine bürünmüş bir kedi, olduğu yerde zıplamasını sağladı.
Aslında bu zıplama bir uyanışın işaretiydi.
Çalışma masasında bir bilgisayar, klavyenin üstünde bir çift kol ve üzerinde bir kafa. Ne kadardır orada olduğunu anlamayan bu kafa, gecenin yorgun Call of Duty 2 heyecanı ve kasırgası ile bitkin düşmüş bir vücuda aitti.
Saat ise sabaha karşı 04:17. O karanlık kedi, neredeyse bir devi uyandırmıştı. Haftalarca süren yoğun temponun ardından heyecanla oynanmayı bekleyen oyunlar serisinden birincisinde vücut yorgun düşmüştü.
Şimdi o kediyi ödüllendirmeli mi oyun keyfine devam sağladığı için… yoksa tiksinç bakışlarla aşağılanmalı mı yorgun vücudu yeniden harekete geçirdiği için…
—
* Halüsinasyon